IMF: "Dünya 1930'dan Sonra Yaşanan En Büyük Mali Krizin İçinde"

Ekonomi Notları
-
Aa
+
a
a
a

 

Ömer Madra: Guardian gazetesinin bugünkü manşetinde yer alan habere göre, "1929-30 buhranından, yani dünyanın yaşadığı en büyük iktisadi buhrandan beri yaşanan en büyük mali kriz içindeyiz" diyor IMF. Biz aslında bugün mikro reformların, yani reform politikalarının bir değerlendirmesini yapacaktık, ama makro istikrar üzerine buna bağlayabiliriz herhalde.

 

Hasan Ersel: Evet. Orada işleyeceğimiz konuyu güçlendiren bir konu bu da. Dikkatinizi çekmiştir, olumsuz yönde bir haber daha çok ilgi çekiyor şu ara dünyada ve o haberi yorumlayanlar da biraz abartarak yorumluyorlar. Bunu haberi küçümsemek için söylemiyorum, dünyanın içinde bulunduğu ruh hali açısından önemli buluyorum. Bu, bekleyişlerin bozulduğunu gösterir ki küçümsenecek bir şey değlidir. Çünkü bu yorumları yapan insanlar, sıradan, iktisattan anlamayan insanlar değiller, uzman kişiler ve bunlar kötümser bir hava içindeler.

 

IMF'nin ne dediğine bakalım; IMF'nin raporunun tamamını okuma şansım olmadı, dünden bu yana sınırlı olarak elde edebildiğim bilgilere dayanarak bir değerlendirme yapabileceğim. Bazı rakamlar üzerinde durayım; mesela, "dünyanın büyüme hızı ne olacak?" sorusuna cevap olarak IMF'nin öngörüleri şöyle: dünyanın büyüme hızı öyle sıfıra filan gitmiyor, hem 2008 için %3 bekliyor hem de 2009 için %3 bekliyor IMF. Bu kötümser bir senaryodur, çünkü daha evvel dünya daha hızlı büyüyordu. Yani dünya ekonomisinin büyüme hızı yavaşlamış oluyor, bunu unutmayalım, ama dünya büyümeye devam ediyor. Dünyanın büyümesini en çok etkileyen ülke doğal olarak ABD, çünkü çok büyük bir ekonomi ve bütün dünya ile de çok girdi çıktısı var. ABD'de büyümenin bu sene için, yani 2008 için % 0,5 olacağını öngörüyor IMF, bu benim anımsadığım kadarıyla, kurumsal öngörülerde bugüne kadar en düşük olanı. Bu son 17 yılın en kötü büyüme performansı olacak eğer böyle olursa.

 

ÖM: IMF'nin dünya küresel ekonomisinin büyümesi için bu yıl 3,7 ve 2009 için de 3.8 büyüme öngördüğünü söylüyor Guardian'daki haberde.

 

HE: Ben hata yapmış olabilirim, benim baktığım kaynakta böyle söylemiyor, fakat o rakamı da alırsak, aynı şekilde 3'lü bir büyüme, yani 4'lü, 5'li bir büyüme değil, yavaşlama var ve büyüme hızı sabit. 3,7 ile 3,8 çok yakın iki rakam, dolayısıyla dünya ekonomisinin performansı bir basamak aşağı düşmüş ve orada istikrarlı gidiyor gözüküyor. Bu yüzden trajik bir tersine gitme eğilimi öngörmüyor IMF söylemiyor.

 

ÖM: Yavaşlamadan sözediyor.

 

HE: Peki dünya ekonomisinin alt kalemlerinde ne oluyor? Büyük ekonomilerde ne oluyor? ABD'de bu sene ekonomi % 0,5 büyüyor ama gelecek sene hızlanmıyor, binde 6 büyüyeceğini tahmin ediyor IMF. Yani ABD ekonomisinde, söylendiği gibi, 1920'lerdeki gibi dramatik bir gelir düşüşü olmayacak, fakat ekonomi de hızlanmayacak. Bu olay öyle ani dramatik düşüşler şeklinde olmayabilir, ama ağır seyredebilir, uzun sürebilir, örneğin 5 yıl sürebilir, bu etki bana daha önemli gibi geliyor, bunu küçümsememek lazım, yani bir ekonomi %4 büyüyeceğine % 0,5 büyürse bu iyi bir olay değildir, 1 sene sürerse tamam, ertesi sene toparlarsınız, ama aynı şey 5-6 sene giderse bu önemli bir olaydır.

 

Avrupa'ya baktığımız zaman da durum iç açıcı gözükmüyor, bence Amerika daha hızlı toparlayabilir, ama Avrupa'da sorun biraz daha fazla; mesela Almanya'nın bu yıl %1.4 büyümesini bekliyor IMF, gelecek yıl %1'e düşeceğini söylüyor. Almanya bizim için, ticaret ilişkilerimize bakınca çok daha önemli bir ülke, bizim ihracatımızın önemli bir kısmının gittiği bir ülke ve bu ülkenin büyüme hızı dramatik bir şekilde düşüyor, zaten düşük bir rakamdaydı. İngiltere'ye bakıyoruz, İngiltere 1,6'da devam ediyor. Düşük, ama daha düşmüyor. Fransa'da 1,4'den 1,2'ye düşüyor. Böyle bakınca Avrupa tarafında da büyümenin pek de cazip olmadığı 2 yıl öngörüyor IMF, bu bize bir uyarı olmalı, çünkü ticaretimiz, özellikle ihracatımız önemli ölçüde bu ülkelerle. Dünyada   bizi ihracat ilişkisi açısından ilgilendirmeyen Japonya var, 1,4 büyüyormuş bu sene, bekleyiş gelecek sene 1,5 büyüyeceği yönünde, bu enteresan. Japonya uzunca bir zamandır kim nereye giderse tersine gidiyor, kendine has bir yolu var. Çin çok zavallı bir durumda, büyüme hızı dramatik bir şekilde düşüyor, maalesef 9,3'e düşecekmiş bu yıl! Çünkü 2007 tahmini %11,4, 2009'da da pek yükselmiyor, %9.5'a yükseliyormuş, o da ayrı bir alem olarak büyümeye devam ediyor. Tabii 11'den 9'a düşmek ciddi bir düşüştür, ama sonuçta da büyüyor. Hindistan hızlı büyümeye devam ediyor, 2008 için %9,2, 2009 için %8 bekleniyor. Türkiye'de "büyüdük" derken Hindistan'ınki gibi spektaküler görünmüyor. Büyüdüğümüz iyi oldu, geçmiş dönem performansına da referans veriyorum, ama Hindistan gibi 1 milyarlık bir ülke %7-8'ler gösterdi, yani dünya konjonktürünün etkisini ciddiye almamız lazım, ama bu Türkiye'deki büyümeyi küçümsememiz anlamına gelmiyor tabii.

 

Rusya'ya gelince; Rusya'nın çok başarılı gittiği bir dönemde bakan "büyüme hızımız düşecek" dedi ve dediği çıktı. %8.1 büyümüş 2007'de, 2008'de %6.8 bekleniyor, 2009 %6.3 bekleniyor. Rusya'nın Büyüme hızı fena değil, fakat düşüyor. Bu konjonktürü, dünyada bir yavaşlamanın beklediği ve IMF'nin ve iyimser olmadığı şeklinde yorumlayabiliriz.

 

Bir de finans kesiminde biriken zararlar meselesi var; IMF şimdiye kadarki en yüksek rakamı tahmin ediyor, "finans kesiminde biriken zarar dünya ölçüsünde 1 trilyon dolara ulaşabilir" diyor. Tabii bunlar hep tahmin. Finans kesimi demekle sadece bankacılık sektörünü belirtmiyor, banka dışı finans faaliyetlerini de içine katıyor. Bir de sadece Amerika'yı değil, tüm dünyayı hesaba katıyor. Ben "bu rakam bu kadar büyük olmayacak" derken finans kesiminin sadece bankacılık kısmına bakıyorum. Çünkü Türkiye'nin gelişmesi için yararlanabildiğimiz fonların büyük kısmı doğrudan ya da dolaylı olarak bize dünya bankacılık sisteminden geliyor. Bu karşılaştığımız olayın geçmişten çok önemli farkı var, geçmişte hangi yıl olursa olsun bakıldığında 'bu kadar kredi açılmış, bu kadarı batmış, zararı şu kadar' diye aynı bilançoda görüyorduk. Şimdi öyle görmüyoruz, bilançoya bakıyoruz yok, çünkü başkasına devredilmiş. O yüzden finans sisteminin bütününe bakmak gerekli. IMF'nin tahmini abartılı mı değil mi bilmiyoruz, ama Amerika'nın resmi cevabı abartıldığı yönünde, "bekleyişleri çok kötümser" diyor bu tahminle ilgili. Ancak bu tahmin etmesi gerçekten çok zor bir şey. Zarar Avustralya'da çıkıyor, Norveç'te çıkıyor ve hiç beklemediğiniz yerden çıkarıyor, onu toparlayıp çıkarmak kolay iş değil.

 

ÖM: Bu arada IMF'nin Sermaye Piyasaları Direktörü de "kriz nedeniyle bankalar büyük baskı altında kalacak, müşterilerine kredi vermekte de zorlanıyorlar, ama sadece emlak kredileriyle, mortgage ile kısıtlı kalmadı, şirketler de artık almakta zorlanıyorlar" demiş. "Avrupa'da da bankalar zarar etmeye başlayınca ve sermaye piyasalarında kayıplar devam ettikçe kredi koşullarının sıkılaştırıldığına tanık olacağız" demiş.

 

HE: Türkiye'ye gelelim; bu durumda Türkiye'de de artık öncelik verilmesi gereken şey, kaynak dağıtımının daha etkin olmasını sağlayacak kurumsal tedbirler almak, yani mikro reformlar değildir. Çok önemli olduğunu uzun zamandır söylüyorum, yine de fikrimi muhafaza ediyorum, ama şu anda acil olan konu bu değildir. "Türkiye'de büyümeyi arttırmak için neler yapmak gerekir?" sorusu birinci planda acil olan konu değildir. Türkiye'de büyümeyi arttırmamız lazım, ama şu anda acil konu o değildir. Türkiye'de bölüşüm ciddi sorundur, fakirler vardır, çok zor durumda olanlar vardır, mutlaka destek verilmesi lazımdır, fakat acil sorun bu değildir. Türkiye'de istikrar hızla bozulmaktadır. Bu dışarıdan gelen etkiler ve içerideki olaylar da ekonomik istikrar istikrar açısından kötüdür. Bu durumda hükümetin istikrar için somut önlemler alması gerekiyor, "gereken tedbir alınacaktır" lafları hiçbir işe yaramaz "şunu yapıyorum" demesi lazım.

Bir de benim kafamı kurcalayan bir nokta daha var; Merkez Bankası'nın araştırma bölümünün çok güzel çalışmaları var bu konularda, Merkez Bankası'nın faiz ndirme kararları tüketici kredilerini etkiliyor, bu tut-sat kredileri denilen konut kredilerini de etkiliyor. Fakat ticari krediler üzerindeki etkisi az ve çok gecikmeli oluyor. Oysa şimdi Türkiye'de ekonominin üretiminin düşmemesi de büyük bir sorun. Bu durumda şirketler kesimimizin ihtiyacı olan finansmanının sağlanması lazım.

 

Anlıyoruz ki, Avrupa'da bankalardaki sıkıntının ortaya çıkması ve bunlarla ilgili alınan  kararlar bu dönemde olacak ve büyük bir olasılıkla Türkiye'nin alabileceği, özel sektörün temin edebileceği toplam kaynakta bir daralma olacak, tamamen yok olmayacak ama daralma olacak. Bu bizim üretimimizi olumsuz etkileyebilir. Oysa Ocak ve Şubat rakamları gösterdi ki üretim iyi gidiyor. Bunun devam edebilmesi için sanayiye ve ticarete yönelik kredilerin artması gerekiyor, alınacak tedbirlerin bu nokta üzerinde olması lazım. İkincisi de mutlaka enflasyona ilişkin tedbirlerin yoğunlaştırılması lazım. Dünyada fiyat hareketleri var, biz zaten ipin ucunu kaçırdık itiraf edelim, bu ikisi bir araya gelince enflasyon üzerindeki arttırıcı baskılar artıyor, bu da istikrarı bozduğu için kötü. Çok somut olarak bir yapılacaklar listesi var, hükümetin bir an önce işe başlaması lazım. Bir ekonomi zirvesi yapıldı, sonra bir açıklama yapıldı hükümet tarafından, ama bu kaybedilmiş bir fırsata benziyor, çünkü somut bir şey çıkmadı. Gazetelerden edindiğim izlenim de bir düş kırıklığı yarattığı yönünde. 

 

ÖM: Bir de ilave olarak, IMF, raporunda Türkiye'deki büyüme hızının bu yıl %4'e

düşeceğini bildirmiş.

 

HE: Bu piyasanın bekleyişlerine uygun. Piyasada benim bildiğim bu konuyu analiz ederek sonuca varmak isteyen arkadaşlarımız var, "piyasa" derken araştırmacıları, banka ya da finans kurumu raporları yazanları kastediyorum, onlar da aynı şekilde, Türkiye'de büyüme hızının %4 civarına düşmesini bekliyorlar. Ekonominin, hükümet tarafından alınacak somut tedbirlerle, gelecek sene için bunun üzerine çıkan bir yola sokulması lazım. Tedbirler çok iyi olur da bu sene %4 yerine %5 büyürsek daha iyi olur, ona diyeceğim yok, ama bu sene 4'ü sağlayıp sonraki sene 3'e gidebiliriz ya da 4'ü sağlayıp 6'ya sıçrayabiliriz. Bizim ikinciye ihtiyacımız var.

 

ÖM: Bir de Voice of America'nın bir haberine göre, raporda yavaşlamanın en çok Türkiye, Macaristan, Estonya ve Letonya'da görüldüğü vurgulanmış IMF'nin raporunda. Yani daha fazla demokrasi ve daha fazla reforma ihtiyacımız var, öyle anlaşılıyor.

 

HE: Ben bunu ilk duyduğumda çocuktum galiba?

 

(10 Nisan 2008 tarihinde Açık Radyo'da yayınlanmıştır.)